22 Temmuz 2008 Salı

ergenekon

Ülkemizde yaşayan hain dönek çift dinli sebataycıların demeçleri; “20. yüzyılda yahudiler iki devlet kurmuştur. Türkiye ve İsrail’dir”. Amerika başkanı, Amerika’da eğitim gördüğü sırada 33. derece mason olan Süleyman Demirel’i ziyaret ederek, kuracakları yeni dünya düzeni hakkında bilgi vererek Demirel’in yerini belirlemiştir. Ülkemizdeki satılmış yazarlar ulusal kurtuluşumuzu sağlamış olan Mustafa Kemal Atatürk’e küfür eden asılsız iğrenç iftiralar atan rıza nuri gibi yazarlar, Atatürk’ü kendileri gibi sebataycı ve mason ilan ediyorlar ancak gösterdikleri kaynaklar ise hep İngiliz ve Fransız kaynaklarıdır. bu İslamcı gibi davranan satılmışlara örnektir. Bir de entelektüel satılmışlarımız var Orhan Pamuk, Moon tarikatı üyesi ve sebatataycıdır “30 bin kürt ve 1 milyon ermeni öldürdük”, fanatik ermeni ve pkk lıların dışında kimse böyle bir açıklama yapmazken, Orhan Pamuk’ta “ben biliyorum bu iş böyle oldu” deme edası nerden geliyor. Amerikan basınına verdiği demeçler “korkudan Türkiye’ye gidemiyorum” vb saçma sapan açıklamalar, bence bu adama bir an önce Nobel ödülü verilince o zaman bizde Orhan Pamuk’ta rahatlar. Mason ve sebatist yapılanmanın Atatürk’ü silme çalışmaları, İsmet İnönü’nün Türk liralarındaki Atatürk resmini silip yerine kendi resmini basması ile başladı. Zaten İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe hanım Bülent Ecevit’in eşi Rahşan hanımda sebataycıdır, belirli dönemlerdeki sebataycı yazarlar, Halide Edip Adıvar, Emin Yalman, Abdi İpekçi, şimdiki en büyük kalemleri Orhan Pamuk ile Türk halkını yozlaştırma çalışmalarında bulundular.Ekonomik güçleri ile ülkeyi sömürdüler siyaseti onlar belirledi ve askeri darbeleri organize edip tetiklediler, bu çarka çomak sokanlar veya kendi istekleri dışında yazan kalemlerin kalemlerini teker teker kırdılar. İş adamı, gazeteci, akademisyen, vb.. hepsi saygın aydın Kemalist ve laik önderler gibi görünerek bu örgütler için çalıştılar.Bu örgütlerin yönetimine gelirsek; örgütlerde hiçbir zaman bir asker başkan olamaz, sadece üye olarak bulunur, emekli olan bütün üst düzey askerler hemen bir holdinge danışman veya strateji uzmanı olarak işe başlar (Korkmaz Yiğit’in danışmanı Güven Erkaya ,Cavit Çağlar ve Hayyam Garipoğlu nun danışmanı Teoman Koman liste uzayıp gidiyor..). Türkiye’nin başına gelmiş en büyük rezillikleri yapan Çevik Bir bu hiyerarşiyi bozarak başkanlığa aday oldu, 28 şubat için üstün performans ile çalıştı, Ankara Sincan da tankları yürüttü, bu ortamın oluşması için radikal dinci gruplar maddi olarak desteklenmeliydi, gerekli finansman kaynaklarını saygın holding patronlarımız Koç,Sabancı,Doğuş,Şahenk,Karamehmet’ler tarafından karşılandı.28 şubat’ın laik devletteki din olgusunu temizlemekle hiçbir ilgisi yoktur. 28 şubat kararları, medyanın yanlış yönlendirmesi ile halka yeşil İslamcı sermaye olarak tanıtılan Anadolu sermayesini bitirip yerine sebataycı ve mason sermayesini yerleştirme operasyonudur. Ülkemizde kendileri için gerektiğinde tetikçilik yapan ancak daha sonra bu örgütlere ters düşen, Uğur Mumcu,Ahmet Taner Kışlalı,Hablemitoğlu gibi birçok kalemin, kalemini kırmışlardır. Bütün saygın holding patronları; kendi adamları olan Güneri Civaoğlu,Emin Çölaşan,Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı’dan başkasına demeç vermez. akit ve vakit vb .. gazetelerde diğer beyin yıkama kimliksizleştirme araçlarıdır.1980 sonrasında ülkücüleri, Mit mafya olarak kullanmaya başladı. Bu Mit için doğru bir oluşumdu, hiçbir fikri ayrılığı oluşmayacak grupla çalışmak Mit’i memnun etmekte idi. Örgüt için tehlike oluşturan Hiram Abbas, Cem Ersever, Mehmet Eymür ortadan kaldırılacak ve yerlerine Mehmet Ağar ve Şenkal Atasagun getirilecek. Şenkal Atasagun göreve gelmesiyle ilk işi Çeçen Lider Dudayev’i ortadan kaldırmak oldu, bunu da dönemin başbakanı Erbakan sayesinde başardı. Erbakan tarafından Dudayev’e bir uydu telefonu hediye edildi (telefon Amerikan Nec marka). Bununla Amerikalılar tarafından yeri belirlenen Çeçen Komutan Dudayev Ruslara satıldı.28 şubat sonrası devlet yeniden yapılanmaya giderek Mehmet Özbay kod adılı Abdullah Çatlı’yı ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ı tasfiye eder.Abdullah Argun, Haluk Kırcı, Oral Çelik yetim bırakılıp bitmek bilmeyen bir yargılama sürecine sokulurlar, zamanında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını da günah keçisi ilan edilip idam edildi, şimdi de Korkut Eken ve Sedat Emin Bucak vatan haini ilan edildi. leyla zana’nın, apo’nun avukatlığını yaptığını ve apo için sayın başkanım demesini kanıtlayan, ayrıca aşiretinden olan yüzlerce akrabası pkk ile girdikleri mücadelede sırasında öldürülen, Sedat Emin Bucak, leyla zana dan daha adi bir vatan hani ilan edildi.Bu konsey bir operasyon gerçekleştirecekse hemen bir suni gündem yaratılıp yapılacak işlerin üstü kapatılır, bankalar hortumlanırken yaratılan, YÖK, başörtüsü, şal gündemi ve Üzeyir Garih öldürüldüğünde yaratılan Pınar Konuşkan gündemleri gibi. Süleyman Demirel’in yiyeni Yahya Murat Demirel in bir türlü yurt dışına kaçamamasının sebebi bu banka hortumlama olaylarının bir kişiye ihale edilip sürekli medya tarafından şamar oğlanı olarak kullanılması gerekli idi, buda Murat Demirel oldu.Bu banka hortumlama olaylar gündeme gelme imkanı yoktu ancak Mossad’ın Türkiye'deki kasası olan Nesim Malki’nin öldürülmesinden sonra Mossad kaybolan 8 milyar dolarının peşine düşüp seri suikastlar işleyince kendi kendini vurdu Alaaddin Çakıçı-Mesut Yılmaz-Güneş Taner-KorkmazYiğit bağlantıları ortaya çıktı.Türkiye de ki kasaları olan Nesim Malki’nin ölmesinden sonra Mossad kaybolan parasını ülkemizde iş yapan Yahudi Üzeyir Garih, İshak Alaton, Asil Nadir gibi birçok işadamından bunu tahsil etmeye karar verdi Üzeyir Garih maşayı tersten tutup Türk yetililerle konuşsrak kendi idam fermanını imzaladı .Üzeyir Garih zırhlı araçlar ile korumasız dolaşmayan sürekli tedbirli önemli bir işadamı ,o gün görüşmeye giderken yanına korumasını almaması çok güvendiği biriyle gizli bir şey görüşeceğini akla getiriyor.Mezarlık ta ibda-c sempatizanı Yener Yermez tarafından direkt karaciğerin den ustaca bıçaklanarak öldürülmesi Kayseri otogarında Yener Yermez paket edilip polislere teslim edilmesi görgü tanıklığı yaparak”2 kişiydiler birisi ellerini tuttu diğeri bıçakladı ”açıklaması ile ortalığı bulandıran otoparkçı Ayhan Yılmaz’ arabasında vurularak öldürülmesi bunların arka plana alınıp Pınar Konuşkan ve arkadaşının açılarla dolu hayatının çuk diye gündeme yerleştirilmesiyle Mossad ve örgüt tam gövde gösterisinde bulunduBüyük kulüp; Bütün bu işleri yapan, Nato üyesi ülkelerde Cia tarafından kurulmuş, Mossad’ın organize ettiği ERGENEKON isimli örgüttür. Topluluk çıkarları için sağ sol hiç fark etmez, “Tam Bağımsız” ve “Türkiye Türklerindir” puntalı gazeteleri ile Kemalizm ve laiklik ile oynayarak, Koç ve Sabancı gibi büyük holdinglerin çıkarlarını, Türkiye'nin çıkarlarından daha çok gözeten bir topluluktur. Bu örgütün ülkemizde ki kolu Büyük Kulüp tür. Aynı zamanda Hz. İsa’nın kan tasını koruyan sapık topluluk Tapınak Şövalyelerinin de yurt dışındaki yayın organı ile aynı ismi kullanıyorlar. Büyük Kulüp, Masonlar, Sebataycılar, Siyonistler, Evangelistler, Kuru Kafa ve Kemikler Tarikatı hepsi Siyonizm Tapınağı Tarikatı altında toplanıyorlar. Bir zamanlar Deniz Kuvvetleri komutanlığını yürüten Güven Erkaya, 12 Eylül sonrası Başbakanlık yapmış olan Bülent Ulusu Büyük Kulüp başkanlığı yapmışlardır. Süleyman Seba Mit’ten emekli olmadan önce Mit İstanbul Bölge Müdürü idi, Alaaddin Çakıcı’nın kulübe kabulünü Süleyman Seba sağlamıştır. Alaaddin Çakıcı’nın biran önce yurt dışına kaçması gerekiyordu, çok şey biliyordu ve konuşursa Türkiye'de yer yerinden oynardı. Alaaddin Çakıçı devlet kontrolünde kaçırıldı ve Sinan Engin kendisine verilen talimatı uyguladı.Manevi Cihazlama Teşkilatı; Protestan Tapınak Şövalyelerinden olan Amerikalı Frank Buchman tarafından 1929 da kuruldu. baba Bush ve oğul Bush un üyesi oldukları Evangelistler bu tarikatın alt kurumudur, bu tarikat Türkiye'de Fakirleri Koruma Derneği adı altında Beyoğlu’nda Asmalı Mescidi ile aynı sokakta faaliyet göstermektedir. Derneğin kurucusu 33. derecede mason olan Prof.Fahrettin Kerim Gökay’dır, her yerinde masonluk işareti olan heykellerle dolu olan Göztepe’deki köşkü bu örgütün toplantı merkezidir, diğer toplantı yerleri ise İsmail Ağar’ın Kadıköy’deki köşküdür, Mehmet Ağar’la bir akrabalık bağı yoktur, ancak Rıfat Zorlu’nun akrabasıdır, Ayasofyanın Ortodoks ibadetine açılmasını ve ruhban okulunun yeniden açılması hakkında görüş bildiren ilk kişidir. Hazım Atıf Kuyucak ise Türk masonlarını moon tarikatında temsil eder. Bu kulübün susurluk sırasında adı geçmişti ve başkanı gizlice gidip Türkiye’deki İtalyanların temiz eller operasyonunu yapan savcılar gibi temiz elleri başlatan Cengiz Engin ve Engin Baltacı’ya ifade vermişti.Bu tarikat tamamen birbirine bağlı sayılmaz yani kendi aralarında da görüş ayrılıkları olabilir, tıpkı Cem Uzan da olduğu gibi, Özal, Koç, Sabancı, Karamehmet her birsi tek başlarına Uzanlar’a karşı başarılı olamadılar. Uzanlar’ın Nokia’ya yaptıkları falan pek önemli değildi, ama uluslararası bu örgüt, Amerikan Motorolaya atılan 3 milyar dolarlık kazığı affetmedi ve Koç-Sabancı ittifakını kurup Uzan ları bitirdiler.3 kasım 1996 gecesi şarjor sesleri,makineli tabancalar,tevkif müzakereleri,susturucular,operasyonlar,sigaradan duman altı olmuş izbe odalar,yeşil pasaportlar,sahte kimlikler,sahte silah ruhsatları bir ülkeye adanan sevda şiirleri ile gecen bir ömür ansızın çıkagelen bir kamyon Efsane Ülkücü Abdullah Çatlı, Kocadağ ve Gonca Uz’a mezar olan Mercedes kazadan daha yarım saat bile geçmeden bütün haber bültenlerinde aracın markası modeli plakasına kadar Abdullah Çatlı’nın kullandığı Mehmet Özbay adlı sahte kimlik nasıl öğrenildi.Anavatan Partisi Başkanı Mesut Yılmaz çoğunlu ülkücülerden oluşan kurmayları ile bu olayın üzerine nasıl gitti.MİT Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür Abdullah Çatlı’nın asalaya karşı eylemlerde kullanıldığını ancak Abdullah Çatlının daha sonra Emniyet ile çalıştığını açıkladı.Mehmet Eymür MİT görevlisi Tarık Ümit’in Abdullah Çatlı tarafından sorgusunun sona ermesi için Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin ile görüşmesi devlet içerisinde ki kliklerin çatışmasıdır.Üç kafadar Dursun Karataş, Bülent Uluer, Paşa Güven dev-yol un İstanbul’da örgütlenmesi için çalıştılar ancak yapılan yanlış ASKİ bildirgesi ile örgütle olan ilişkilerini askıya aldılar.12 Eylül sonrası birçok örgüt yöneticileri yurt dışına kaçtı ancak 29 polisin elinden kaçan ve Nihat Erim, Gün Sazak, Hiram Abbas, Hulusi Sayın, Kemal Kaycan, Özdemir Sabancı suikastlarını gerçekleştiren Dursun Karataş bu eylemleri savunduğu devrim adına mı yoksa ERGENEKON adına mı yaptı.Bu Dursun Karataş’ın yakalanması için polislerin harekete geçirilmesi ve polislerin elinden kaçması devlet içersindeki feodal güçlerin çatışmasındandır.Özdemir Sabancı suikastı da devlet içerisindeki tam olarak kontrol edilemeyen çekirdek kadro tarafından dhkp-c havale edilmiş halidir Sabancının kürt sorunu hakkında barış düşündüğünü açıklaması devlet tarafından sert bir şekilde uyarılmalarıyla sonuçlandı.Dursun Karataş İnterpol tarafından 174 ülkede 50 ayrı suçtan aranmasına rağmen bir türlü yakalanmaması 29 polisin baskınından kurtulması belli güçlerin göz yumması ve yönlendirmesiyle olur.Bu çekirdek kadronun her kesim içerisinden ideolojik fark gözetmeksizin kullandığı insanlar var kimi zaman devrim için yanıt tutuşan Dursun Karataş, Paşa Güven kimi zaman da kalbi vatan sevgisiyle dolu Abdullah Çatlı kullanabilen içerisinde asker emniyetçi profesör bulunan tam bağımsızbulunduğu ülkede kontrol edilemeyen ancak belli güçlerin kontrol edebildiği bir güçtür rivayetlere göre Gladio Konsey Ergenekon ........Büyük kulübe kimler üye... gündüz kılıç, bülent ulusu, cevher özden (banker kastelli) ali rıza çarmıklı, a. emin yalman, (tek dünya fikrini yayma cemiyeti"ni dahi kurmuştur.), ömer çavuşoğlu, -kardeşi- nazlı ılıcak ve kocası kemal ılıcak, nejat eczacıbaşı, sabri ruso, duran kalkan, (99’a kadar 13 sene başkanlığını yapmış), çetin emeç, ahmet fevzi ellialtıoğlu (devşirme, babalarından biri yeniçeri ocağının "56. ortası"na mensup), sadettin bilgiç, gazanfer ilge, atalay coşkunoğlu, yuda leon cukran, mehmet emin karamehmetler, ümit aslan utku, nejat tümer (emekli oramiral), enver necdet egeran (muhteşem salamon’a "mason değildir" belgesi veren tpao’nun yıllarca başında oturmuş adam) başaran ulusoy, selçuk maruflu, (anap’lı, "arı grubu", "finans klüp" ve "mülkiyeliler birliği" üyesi, dpt ve eximbank’ta uzun süre çalıştı.) raif dinçkök, adem ceylan (meşhur ceylan holdingin "para işlerine" bakan üyesi, bu aile eski İstanbul emniyet mdr. hasan özdemir ile eski mly. bkn. masum türker’i parmaklarında oynatırlar ve "iş" takibi yaptırırlardı) vehbi koç, sakıp sabancı, şerif egeli vesaire...büyük klüp" idari heyeti yönetim kurulu: başkan: duran akbulut sanayici, gündüz kaptanoğlu armatör, Türk armatörler birliği koop. bşk. ercan targay bankacı tevfik altınok hazine ve dış ticaret eski müsteşarı m. okan oguz sanayici, ihracatçı (tim eski başkanı) rıdvan kartal avukat, ekonomist, armatör yağız dağlı hukukçu, uluslararası av. birliği yön. kur. üy. ergun erez inş. müteahhidi ferudun pehlivan 19. ve 20. dönem bursa milletvekili mehmet özcan sanayici nuri baylar işadamıyedek üyeler: perviz zekioğlu sanayici o. taylan kendirli ekonomist çetin yentur bankacı inan şefkatlioğlu sigortacı hande yılmaz ihracatçı Murat Numan Erdem ekonomist Nevhan Gündüz işletmecibalotaj kurulu: ali rıza özkan sanayici metin selçuk bankacı, halkbank eski gn. md. yard. ahmet malaz sanayici mehmet seren dinçler avukat ahmet bedri ince armatör koptagel ilgün prof. dr. eski başhekim selcuk gökçe ihracatcı hasmet olgaç kimya mühendisi melih tavukcuoğlu müteahhit rıza dedehayır işadamı ahmet özbilge yönetici adem ceylan sanayici misel gülçicek sanayici burhan sargın işadamı ugurman yelkencioğlu yönetici, tofaş eski gen. md.yedek üyeler: serpil bağrıaçık ekonomist coşkun bekar gümrük müşaviri emir berduk marsan yönetici mehmet g. güven endüstri ve kimya mühendisi atilla tacir ekonomist disiplin kurulu yekta güngör özden anayasa mahkemesi eski başkanı necıp kocayusufpaşaoğlu prof. dr. (hukuk) nezih ıserı emekli amiral, yuksek muhendis nazmı akıman emekli buyukelci ahmet serpıl prof. dr. yeditepe üniversitesi rektörü erol cihan prof. dr. av. sabi ruso avukat sevgi gümüştekin avukat thy genel müdür eski muavini turgut içten yeminli mali müşavir ersin eti dr. yüksek mühendis ertuna yaşar avukatyedek uyeler: besalet barım işadamı oktay özcan ithalat-ihracat ismail yıldız işadamı zeki tanyeri sanayici tekin akmansoy sanatcıdenetleme kurulu: halil gümüş yeminli mali müşavir alper kuş ist. eski defterdarı engin berker yeminli mali müşavir yedek uyeler sinan kılıç doktor yiğit tavukcuoğlu ekonomist

orhan tuncer işadamı.
KOMPLO TEORİLERİ

AB-Türkiye

TEZGÂHA bakın!.. PKK’lı bir eşkıya Avrupa Parlamentosu’na getirilmiş, Ali Babacan’la “Pişti” yapılacak!..Eşkıyanın salonda, hemen yanında ve hatta koluna girmiş olan kim?..Şu meşhur “Enişte!” Lagendijk!..Değerli Dışişleri Bakanımız ve “Müzakereci”miz Ali Bey, büyük bir mutluluk içerisinde Avrupalı dostlarına gitti biliyorsunuz... Daha birkaç gün önce AB’ciler, yine yeniden Türkiye Raporu hazırlamışlar ve “Son atışları” yapmışlardı! AB’ci muhteremlerin söylediklerinden bizim anladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kayıtsız şartsız teslimiyeti idi, oysa değerli Bakan Ali Bey bu görüşte değildi ve AB açıklamalarını “Dostane” olduğu yönünde “Kanaat” sahibiydi...Kendileri böyle bir “Huzur” içerisinde Avrupa Parlementosu kürsüsüne doğru hamle yaptı, dostlarına hitap edecekti...AB mensubu Avrupalı parlamenter “Dostların” dostluk gösterileri ise bakınız neydi...PKK eşkıyasının güya “Kırmızı bültenle” aranan Gülabi Dere adlı militanı Avrupa Parlamentosu’na getirilmiş, oturum salonuna alınmış ve Ali Babacan’ın üzerine sürülmek üzere tezgahlanmıştı!..Avrupalı dostların kalibresi buydu ve bu herifler aslında son derece ahlaksız, içten pazarlıklı, Haçlı saldırganlardı...Ve bu saldırganların “Planı” işleme konulduğu sırada bizim diplomatlar vaziyete uyanıyorlar, Babacan’ı ikaz ediyorlar... PKK’lı eşkıya Gülabi, AB’cilerce parlamentoya davet edilmişti ve Brüksel polisi de, kırmızı bültenle aranan bu suçluyu tutuklamak bir yana, normal insanların bile izinsiz alınmadığı, pek çok arama ve güvenlik soruşturmasından sonra girebildiği Avrupa Parlamentosu’na kabul etmişti. Amaç, Türkiye Dışişleri Bakanı ile PKK’lı teröristi aynı salonda bir araya getirip, terör örgütüne bir şekilde “Tanınma” sağlamaya çalışmaktı!..Ve “Pişkinliğe” bakınız!..Türk heyeti, salondaki tezgahın hesabını sormaya yeltenince bakın nasıl bir “Rahatlıkla” karşılaştı... Avrupa Parlamentosu yetkilileri, Babacan’a “Gülabi Dere, salonda sadece 15 dakika kalıp çıkacak” gibi bir de inanılmaz “İşbirliği!” teklif edebildiler...Babacan reddedince de “Dramatik” sahneler yaşandı!.. Kırmızı bültenlik eşkıya Gülabi “Salondan” çıkmak istemedi!..Avrupa Parlamentosu yetkilileri, salondaki Dere’yi “İkna etmeye” çalıştılar. Sonunda, Lagendijk diller dökerek Gülabi Dere’yi salondan çıkardı...Şimdi bu noktada izninizle derin bir “Çüüşş!” diyeyim de fazla yorum yapmayayım...Yalnız kısaca hatırlatıvereyim... Bu “Ahlaksızca” tezgahı geliştiren Avrupa Parlamentosu’nun 21 Mayıs 2008 tarihinde aldığı kararlar şöyle idi...-Türk Askeri KKTC’den çekilsin,-Türk Ordusu’nun yönetim üzerindeki etkisi kaldırılsın,-Kürt Açılımı konusunda gecikilmesin,-Ordunun içindeki Ergenekon kökünden kazınsın (Not Yazar Bülent Esinoğlu’nun derlemesinde ki vurguyu tekrarlıyarak cümle aynen böyledir diyelim).Olan biten açıktır, Sevr silah atmadan “İstilayı” gerçekleştiriyor, bu satırbaşları gerçekleştiriliyor!..Kendilerinden o derece eminler ki, her türlü ahlaksızlığı da denemeyi kendilerinde hak olarak görüyorlar!.. Son olarak hazırlayıp burnumuza dayadıkları teslimiyet raporunu sunan Hollandalı Ruijten, resmi dayatmalarının ardından şifahen işlediği haltlarla da destan yazmıştı!..”Türkiye’deki savcılar pek yetkili” herzesinin yanında bir de parmağını sallamış “Lagendijk’e yapılan saldırılar”ın kabul edilemez olduğunu ihtar(!) etmişti...Tabii tık çıkmamıştı yöneticilerimizden!.. İşte o Lagendijk, AP’de koluna girdiği eşkıya ile sahnedeydi!..Bir hatırlatma daha yapayım da AB’li ahlaksızların nasıl aşağılıklar olduklarının altı sağlamca çizilsin!.. Bu “Çete” Türkiye Cumhuriyeti’ne “Giydirdikleri son raporlarında bir de “Artistlik” yapmışlar, PKK’yı kınadıklarını” ifade etmişlerdi..Hani şu “Parlamentoya getirdikleri eşkıya”nın mensubu olduğu PKK çetesini!..Ne iştir biliyor musunuz?..6 Ekim 1923 tarihinde işgal kuvvetleri, Türk Bayrağı’nı selâmlayarak İstanbul’u terk ederken, Yüzbaşı Armstrong, duygularını şu sözlerle dile getirmişti: “Ruhumun isyan ettiğini duyuyorum. Türkler sanki Kanûnî Sultan Süleyman devrinde imişler gibi düşünüyorlardı. İngiltere İmparatorluğu şerefinin bütün Asya’ya karşı, çamurlara yuvarlanması gururumu yaralıyordu!”İşte Haçlı’nın hesabı budur..

Behiç KILIÇ
Tercuman

18 Temmuz 2008 Cuma

adnan menderes

Adnan Menderes (tam adı: Ali Adnan Ertekin Menderes, d. 1899, Aydın – ö. 1961, İmralı Adası), siyasetçi, Türk tarihinde demokratik seçimle işbaşına gelen ilk lider, 1950-1960 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti başbakanı.


Çocukluk ve gençlik yılları

1899'da, Aydınlı toprak ağası varlıklı bir çiftçinin oğlu olarak doğdu. Büyük babası Hacı Ali Paşa Kırım Tatarları'ndan olup Eskişehir çevresinden Tire taraflarına göç etmiştir. İbrahim Ethem Bey'le, Tevfika Hanım'ın oğludur. Kızkardeşi Melike küçük yaşta ölmüştür. 1. Dünya Savaşı öncesinde önce Karşıyaka'da forvet, daha sonra Altay'da kalecilik olmak üzere futbol oynadı. İzmir'in ünlü ailelerinden, Yemişçibaşı Fatma Berin Hanım'la evlenmiş, ondan Yüksel, Mutlu, Aydın olmak üzere üç oğlu olmuştur. İlkokuldan sonra, İzmir Amerikan Koleji'nden mezun oldu. 1.Dünya Savaşı'nda yedeksubay eğitimi gördü, fakat hastalandığı için cepheye gidemedi. Kurtuluş Savaşı'nda savaştı ve İstiklal Madalyası aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1935 yılında mezun oldu...


Siyasi hayatı

CHP dönemi
Aydın'da, 1930'da, kısa süreli "Serbest Cumhuriyet Fırkası"nın bir kolunu organize etti. Bu partinin İsmet Paşa tarafından zorla kapattırılmasından sonra 1931 seçimlerinde Atatürk tarafından Cumhuriyet Halk Partisi'nden Aydın milletvekili seçildi. Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü CHP'nin başına geçince İnönü'nün bütün üretim araçlarını devletleştirme faaliyetlerine karşı çıktı. Sonunda, zaten Devlet, Türkiye'de toprakların %70'ten fazlasına sahipken, İnönü'nün köylülere dağıtacağım diyerek geri kalan arazileri de devletleştirmek istemesi üzerine, İsmet Paşa'nın Sovyetler Birliğindeki gibi tarımı kolhozlaştıracağını öne sürerek üç arkadaşıyla birlikte dörtlü takriri verdi. Bu nedenden ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.


Demokrat Parti dönemi

7 Aralık 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi kurdu. 1946 seçimlerinde Celal Bayar'dan sonra partideki ikinci önemli adam durumuna geldi.


Demokrat Parti Amblemi


1946'da yapılan seçimlerde şaibeli bir şekilde "açık oy gizli tasnif" usulü uygulanmıştır.Bu sonuçlara göre CHP bu seçimleri %70 oy oranı ile kazandığını iddia etti. 1908'den sonra Türk tarihinde ilk defa 14 Mayıs 1950'de "gizli oy açık tasnif" ile yapılan demokratik seçimlerde ise DP %52 oy oranıyla çoğunluğu sağlayarak tek başına iktidara geldi. Bu seçimde CHP %35 oy aldı ancak kendi kanunlaştırdıkları seçim sisteminin çarpıklığı nedeniyle DP 488, CHP 32 milletvekili çıkardı. Demokrat Parti daha sonra yapılan 1954 seçimlerinde %57, 1957 seçimlerinde de %48 oy alarak tek başına iktidarını devam ettirdi. Adnan Menderes böylece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde arka arkaya üç serbest seçim kazanan tek lider oldu. Adnan Menderes'in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. Menderes bu 10 yıllık başbakanlık döneminde Türkiye'nin Kore Savaşı'nda Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılması gibi halen tartışılan bazı kararlara imza attı. ABD ile sağlanan bu yakınlaşmadan sonra Türkiye, Komünizmle mücadele için kurulan NATO'ya 1952 yılında tam üye olarak kabul edildi. O zamana kadar Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyetlerden alınmış olan 1920'lerden kalan teçhizatı kullanmakta olan Türk Ordusu, ABD'den hibe yoluyla alınan Dünya Savaşı fazlası malzemelerle askeri teknolojide 1945'ler seviyesine geldi.Menderes teknoloji eğitimine verdiği önem dolayısıyla, Amerikan Ford Vakfı katkılarıyla Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ni kurmuş ve aynı vakfı Ankara Fen Lisesi'nin kuruluşu konusunda da ikna etmiştir.İleri mali piyasaların gelişmesi için Türkiye Vakıflar Bankası'nı kurdu ve özel bankacılığı da teşvik etti. Atatürk döneminde kurulan ve yuvarlak inşaat demiri imal eden Karabük Demir-Çelik Tesislerine ilave olarak sanayide kullanılan yassı çelik (sac) imal eden Ereğli Erdemir Demir-Çelik Tesislerini Amerikan Marshall Planından gelen kredilerle kurdu. Adnan Menderes'in 10 yıllık Başvekillik döneminde Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası yılda ortalama %9 oranında büyüdü. Bu yıllık ortalama kalkınma hızına TC ilk defa ulaşıyordu ve şimdiye kadar da bir daha hiçbir on-yıllık dönemde bu ortalama kalkınma hızına ulaşamadı.

Adnan Menderes (3 Şubat 1958 tarihli 'Time' dergisi kapağı)
1957 seçimlerinden sonra İstanbul'da imar çalışmalarına ağırlık verdi ve Barbaros Bulvarı, Büyükdere Caddesi, Vatan Caddesi, Millet Caddesi ve Edirne Asfaltı (şimdiki E-5 otoyolu) yollarını açtı. Mamafih, bu yolları açmak için binlerce evi, sahiplerine çok düşük bedellerle ve ödemeleri de geciktirerek istimlak etti ve yıktı.
Son Menderes hükümeti (23. hükümet) Kıbrıs konusunda imzaladıkları ortaklık anlaşmasına garantörlük maddesini yerleştirerek Türk ordusunun 1974 yılında iki aşamada gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı'nın hukuki zeminini hazırlamış, önemli bir uluslararası başarıya imza atmıştır] Türkiye, 1959 yılında hazırlanan ve 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla uluslararası geçerlilik kazanan Garanti Anlaşması’ndan doğan haklarını kullanarak sözkonusu müdahaleyi gerçekleştirmiştir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye garantörlük sıfatını veren ve Kıbrıs'ın bağımsızlığını tanıyan Garanti Anlaşması’nın(Londra Anlaşması,1959) 2. maddesi şöyledir: “Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu anlaşmanın birinci maddesinde gösterilen yükümlülüklerini göz önüne alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve aynı zamanda Anayasa’nın temel maddeleriyle kurulan düzenini tanırlar ve garanti ederler.”
Menderes, geleneksel aile yaşam tarzına hoşgörülüydü ve laiklik konusunda Fransız yorumunu (jakoben laiklik) benimseyen İnönü ve CHP'nin aksine seküler anglo-sakson yorumunu (demokratik laiklik) tercih ediyordu. İsmet İnönü döneminden o güne kadar Türkçe okunması zorunlu olan ezanın istenilen dilde okunabilmesini serbest bıraktı, ancak bundan sonra ezan hep Arapça okundu. Türkiye'de İslami kuralların önünü açtı ama yine de batıya hoşgörüyle yaklaşıyordu. Menderes, daha liberal ve dışa bağlı bir iktisat görüşüne sahipti; yani daha fazla özel girişime izin verdi. Ekonomik girişimleri toplumun yoksul kesimini kısa dönemlik mutlu etti,.

Menderes,bir yurt gezisinde

ama ülkede aşırı dış alıma sebep oldu. Menderes, en çok eleştiriyi, dışa bağımlılık politikaları yüzünden almıştır. Atatürk zamanında ulusal servet namına özel teşebbüs tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü döneminde devletleştirilen traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde süratle gelişen özel girişimciliğin yatırımlarıyla kurulan tesislerin rekabetine dayanamayarak ya özelleştirilmiş ya da kapatılmıştır. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları ise yeni gelişen teknoloji'ye ve NATO standartlarına ayak uyduramadıkları için yurtdışına da satış yapamayıp kapatılmışlardır.

İsmet İnönü (1884 - 1973)

1884 yılında İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas' ta tamamladıktan sonra Mühendishane İdadisini (Askerî Lise) bitirdi. 1903 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1906 yılında Harp Akademisi' nden mezun olarak, ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1910-1913 yılları arasında Yemen İsyanı'nın bastırılması harekâtına katıldı. Bu ve bundan önceki görevlerinde hudut problemleri ve asilerle yapılan anlaşmalarda başarılı hizmetleri ve meslekî özellikleriyle dikkati çekti.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı olarak Atatürk'ün emrinde çalıştı ve öğrencilik yıllarından beri devam eden dostlukları ile devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti. Suriye Cephesi'nde savaştı; Millî Mücadele sırasında Atatürk'ün en yakın silâh arkadaşı olarak çalıştı. Edirne milletvekilliği ve bakanlık yaptı. Albay İsmet Bey, mebusluk ve bakanlık da uhdesinde kalarak Garp Cephesi Komutanlığı'na getirildi. 25 Ekim 1920'den sonra Batı Cephesi Komutanı olarak Çerkez Ethem isyanını bastırdı. Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarını yönetti. Tuğgeneral rütbesine yükseldi.


Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz'dan sonra kazanılan zafer üzerine Mudanya Mütarekesi'nde Büyük Millet Meclisi'ni temsil etti. Lozan Barış Konferansı'na Dışişleri Bakanı ve Türk heyeti başkanı olarak katıldı. 24 Temmuz 1923'te Lozan Andlaşması'nı imzaladı. Cumhuriyetin ilânından sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükûmette Başbakan olarak görev aldı, 1924-1937 yılları arasında bu görevini sürdürdü.


İnönü, Atatürk İnkılâplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en yakın mesai arkadaşıydı. Atatürk'ün ölümünden sonra, 1938 yılında, TBMM tarafından Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'yi savaş felâketinin dışında tutmayı başardı. Savaştan sonra çok partili siyasî rejime geçilmesine büyük destek oldu. 1950 yılında, yapılan seçimleri kaybettikten sonra, 1960 yılına kadar Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak siyasî yaşamını sürdürdü. 27 Mayıs harekâtından sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi ve 10 Kasım 1961 tarihinde Başbakanlığa atandı. 1965 yılında bu görevden ayrıldıktan sonra milletvekili olarak siyasî yaşamına devam etti.

1972'de Parti Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ederek; ölünceye kadar (25 Aralık 1973) Anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu tabiî üyeliği görevinde bulundu.

Turgut Özal (1927 - 1993)

Turgut Özal Malatya'da doğdu. 1950 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu. 1952 yılında A.B.D'ne giderek ekonomi tahsili gördü. Türkiye'ye döndükten sonra Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdür Yardımcısı oldu ve Türkiye'nin elektrifikasyonu ile ilgili projelerde çalıştı. 1961-62 yılları arasında askerlik hizmetini Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyesi olarak ifa etti ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın kurulmasına katkıda bulundu. Bu sırada, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde ders de verdi. Bir süre Başbakanlık Teknik Uzmanlar Kurulu Üyesi olarak çalıştı ve 1967-71 yılları arasında da Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini yürüttü. Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulundu. 1971-1973 tarihleri arasında Dünya Bankası'nda danışman olarak çalıştı. Türkiye'ye döndükten sonra çeşitli sınai kuruluşlarda çalıştı ve 1979 yılı sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak atandı. Aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini de vekaleten yürüttü. 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra kurulan hükûmete ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı. 1982 yılında bu görevinden istifa etti. 1983 yılında Anavatan Partisi'ni kurdu ve aynı yıl yapılan genel seçimlerde partisinin başarılı olması üzerine hükûmeti kurmakla görevlendirildi ve böylece Türkiye'nin 19. Başbakanı oldu. 1987 yılında yapılan seçimler sonrasında tekrar hükûmet kurdu ve başbakan olarak görev yaptı. 31 Ekim 1989'da TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 8.Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve 9 Kasım 1989 tarihinde bu görevine başladı. 17 Nisan 1993 tarihinde geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle görevi sırasında vefat etti .

tansu çiller

Tansu Penbe Çiller (d. 24 Mayıs 1946, İstanbul), Türk ekonomist ve siyasetçi. Eski dışişleri bakanı ve Türkiye'nin ilk kadın başbakanı.

1954 seçimlerinde CHP'den milletvekili adayı olmak için Bilecik Valiliği'nden emekli olan Müslüman Gürcü asıllı Hüseyin Necati Çiller ile Muazzez Çiller'in tek çocukları olan Tansu Çiller, Fındıklı’da, İsmet İnönü İlkokulu’na kaydoldu. Ardından, baba Necati Bey’in Bilecik Valisi olarak atanmasını izleyerek, 1953 yılında, Bilecik Edibali İlkokulu’nun beşinci sınıf öğrencisi oldu. Demokrat Parti, okulunun adını değiştirmişti. Tansu Çiller, ilkokul diplomasını İsmet İnönü değil Namık Kemal İlkokulu’ndan aldı.


Amerikan Kız Koleji mezunu olan Tansu Çiller, Robert Kolej Ekonomi Bölümü'nü bitirmiştir. Doktorasını Connecticut Üniversitesi'nde veren Çiller, doktora sonrası çalışmalarını Yale Üniversitesi'nde devam ettirmiştir. 1978 yılında doçent, 1983 yılında profesör olmuştur. Tansu Çiller'in ekonomi üzerine 9 yayını bulunmaktadır.


Başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerde çalışmalar yapan Çiller, 1990 yılı kasım ayında Doğru Yol Partisi'nde politikaya girmiştir. 1991 yılı seçimlerinde İstanbul milletvekili seçilen Çiller, Sosyaldemokrat Halkçı Parti ile kurulan, Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak görev almıştır.


Süleyman Demirel'in Türkiye Cumhuriyeti'nin dokuzuncu cumhurbaşkanı seçilerek başbakanlık görevini bırakmasından sonra DYP genel başkanlığına aday olan Tansu Çiller, 13 Haziran 1993 tarihli DYP olağanüstü genel kurulunda en yüksek oyu alarak genel başkan seçilmiş ve Türkiye'nin ilk kadın başbakanı olmuştur. 25 Haziran 1993'ten 6 Mart 1996 tarihine kadar 50, 51 ve 52'nci Cumhuriyet hükümetlerinde başbakanlık yapmıştır. Başbakanlığı döneminde PKK'ya karşı verilen düşük yoğunluklu savaş nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerininn modernleşmesi çalışmalarına katkı vermiş ve PKK'nın ABD yönetimi tarafından terörist örgütler listesine alınmasını sağlamıştır. Ayrıca Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği andlaşmasını imzalamıştır.


RP - DYP arasında kurulan 54. hükümette dışişleri bakanlığı ve başbakan yardımcılığı yaptı. 1997 yılında Susurluk olayından sonra hükümete karşı gelişen 28 Şubat sürecinde Postmodern darbe'ye maruz kaldı. 3 Kasım 2002'de yapılan erken genel seçimlerde DYP'nin seçim barajını aşamaması üzerine genel başkanlık görevinden istifa ederek, aktif politikadan çekilmiş ve yerini Mehmet Ağar'a bırakmıştır. 19, 20 ve 21'inci dönem İstanbul milletvekilliği yapmıştır.


Özer Uçuran Çiller ile evli olan iki çocuk annesi olan Tansu Çiller, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

murat demirel

İşadamı. Ege Bank'ın eski sahibi.

Süleyman Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'in oğludur. Murat Demirel'in 1998'deki askerlik ertelemesi ile bedelli başvurusu iptal edildi. Bakanlık Genel Sekreteri Kurmay Albay Ahmet H. Arabacıbaşı'nın imzasını taşıyan belgeden, asker kaçağı olarak arandığı anlaşıldı. Yahya Murat sonunda Sivas 5. Piyade Er Eğitim Tugayı'nda bedelli asker oldu. 8 Ağustos 2000'de kışlada yine asker üniforması giymiş olan ancak asker olmayan bir kişi tarafından bıçaklı saldırıya uğrayarak yaralandı.

Yahya Murat Demirel, iş yaşamında kuzeni Yahya Murat Demirel ile adının karıştırılmasından hep rahatsız oldu. Yahya Murat 34 yaşında, Şevket Demirel'in oğlu. Kuzen Yahya 52 yaşında ve Hacı Ali Demirel'in oğlu... İki kuzen de 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yeğeni... Yahya Demirel adını hayali sunta ihracatıyla duyurmuştu. Yahya, cezaevinde yattı, çıktı, vuruldu. Şekerbank'tan büyük paralar çekti. Kıbrıs'ta bir banka kurdu, sonra kapatıldı.


Egebank'ın öyküsü

Yahya Murat Demirel, 1990'ların başında Demyön şirketler grubunu kurdu, kerestecilik işine ağırlık verdi. O da kuzen Yahya gibi finans işine merak sardı. Demyön'ü bir gecede kapatıverdi. Hüseyin Bayraktar'dan Egebank'ı satın aldı.


Yahya Murat Demirel'ın sahibi olduğu Egebank'a 1999 yılı sonlarındaki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konuldu. Mevduat Sigorta Fonu, Egebank'ın eski patronu Yahya Murat Demirel ile 5 şirketi aleyhine bankanın içini boşalttığı gerekçesiyle 259 trilyon 722 milyar liralık rekor sayılabilecek bir alacak davası açtı.


1928 yılında İzmir Esnaf ve Ahili Bankası adıyla kurulan Egebank, 1988'de Şevket Demirel Grubu'na geçmişti. Bankanın içini boşalttığı basında yer aldı. Egebank, ''250 dolara bile repo'' ve ''Neyi meşhur?'' sloganıyla tüm medya kuruluşlarını reklam bombardımanına tutmuştu.


O'nun dayısı amcasıdır

Gazeteci Yalçın Bayer, Yahya Murat'ı şöyle anlatıyor: "Murat Demirel'in hedefleri büyüktü. İrlanda'da bir yatırım şirketi kurdu, başına da Merkez Bankası eski başkanı Rüştü Saracoğlu'nu getirdi. Türk cumhuriyetlerine merak sardı, Kazakistan ve Azerbaycan'da banka kurmanın yollarını aradı. Hatta çıkan haberlere göre Kazakistan'da bir banka satın aldı. Azerbaycan'da pazar araştırması yapıyordu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'e 'böyyük' bir adamdan mektup götürdü. (Dileriz bu mektup bir gün yayımlanır.) Murat Demirel, Danıştay'dan çıkacak karar sonucuna göre belki de Egebank'la ilgili bilinmeyen dosyaları açıklayacak... "


Ve Demirel'in "yiyeni" hapiste Yahya Murat Demirel'in Egebank'a 1999 yılı sonlarındaki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulmasıyla başlayan yargıdaki serüveni 2 Ekim 2000'de hapisaneye kadar uzandı...

süleyman demirel

1 Kasım 1924'te Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de doğdu. İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. Şubat 1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde göreve başladı.1948 yılında Nazmiye Hanım'la evlendi.1954 yılında Barajlar Dairesi Başkanlığı'na, 1955 yılında da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne atandı. 1962-1964 yıllarında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı.Siyasî yaşamına, 1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. 28 Kasım 1964'de bu Partiye Genel Başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 aylarında görev yapan koalisyon hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı.10 Ekim 1965 genel seçimlerinde Isparta Milletvekili olarak Parlamento'ya girdi ve seçimlerde Adalet Partisi'nin tek başına iktidar olması üzerine Türkiye'nin 12. Başbakanı olarak Hükümeti kurdu. Süleyman Demirel, 4 yıl süren bu Hükümet'ten sonra 1969, 1970, 1975, 1977 ve 1979 yıllarında 5 kez daha hükümet kurdu.12 Eylül 1980 harekâtı üzerine görevden uzaklaştırıldı ve yedi yıl yasaklı olarak siyaset dışı kaldı. 6 Eylül 1987'de yapılan halk oylaması ile yasaklar kaldırıldı ve 24 Eylül 1987'de, Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi. 29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlerde Isparta Milletvekili olarak yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 20 Ekim 1991'de yapılan genel seçimler sonrasında, Doğru Yol Partisi ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin oluşturduğu 49. Hükümet'te Başbakan olarak görev aldı.16 Mayıs 1993'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. 16 Mayıs 2000 gününde görev süresini tamamlayarak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldı.

kenan evren de yargılanmalı

12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren Kenan Evren ile 4 kuvvet komutanının yargılanması için iddianame hazırlayan ve ardından da meslekten ihraç edilen Sacid Kayasu konuştu.


Adana Cumhuriyet Savcısı iken 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren Kenan Evren ile 4 kuvvet komutanının yargılanması için 28 Mart 2000 tarihinde iddianame hazırlayan ve ardından da meslekten ihraç edilen Sacid Kayasu, son gelişmelerden umutlu olduğunu söyledi. Kayasu, Ergenekon soruşturması ile 12 Eylül'ü yapan eski generallerin de yargılanabileceği ümidini taşıdığını söyledi.

Eski Adana Savcısı Sacid Kayasu, Ergenekon soruşturması ile ilgili gelişmeleri ANKA'ya değerlendirdi. Darbe yapmanın veya darbeye teşebbüs etmenin büyük suç olduğunu ifade eden Kayasu, "Türkiye'de darbe yapan kahraman, yapmayan ise vatan haini. Talat Aydemir'ler bunun örneği. Bu Türkiye'nin çifte standardı. Bu süreç beni ümitlendiriyor. 12 Eylül darbesini gerçekleştirenler de bu süre içinde eğer gerekli toplumsal baskı oluşursa haklarında dava açılabilir yargılanabilirler. Bunu ben başaramadım. Ferhat Sarıkaya başaramadı ama Savcı Öz başardı. Artık dokunulmayanlara dokunulduğuna, askerlere dokunulduğuna göre, bu bir milattır. Dolayısıyla bu süreçten çok umutluyum" diye konuştu.


-ZAMAN AŞIMININ ÖNÜ KESİLDİ


Kayasu, kendisinin 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin zaman aşımına yaklaştığı sürede iddianame hazırladığını hatırlattı ve hazırladığı bu iddianame ile zaman aşımının önünü kestiğini söyledi. Kayasu, şunları söyledi :

"İddianame hazırladım ve bu reddedildi. Ancak yasaya göre, zaman aşımından önce açılan dava zaman aşımını yarı oranında artırır. Dolayısıyla 12 Eylül'ü gerçekleştirenler hakkındaki 20 yıllık zaman aşımı süresi 30 yıla çıktı. Bu da 2010 yılına tekabül eder. Önümüzde bir yıldan uzun bir süre var. Şimdi yaşadığımız süreç çok önemli. Ortaya çıkan darbe planları çok önemli. Özellikle Şener Eruygur Paşa'nın Fenerbahçe Ordevi'ndeki odasında ortaya çıkan plan. Bunu reddedemez. Ceza alır. Ancak ağır bir ceza almaz, çünkü fiil gerçekleşmemiş, darbeye teşebbüs Gelişmelere bakıyorum, asker tutuklanır mı? Türkiye'de askere dokunuldu. Bu bir milattır. Hiçbir savcı veya hakim önemli bir delil olmadığı sürece hiç kimseyi tutuklamaz veya gözaltına almaz. Burada da çok kuvvetli deliller var. Omuzunda apolet bulunanlar yargılanamaz gözaltına alınamaz diye bir hukuk yoktur. Dolayısıyla Savcı Öz önemli bir iş başarmıştır.


-DARBEYE TEŞEBBÜS EDENLER İÇERDE, YAPANLAR DIŞARDA OLMAZ


Şimdi herhangi bir savcı bu iş yoğunluğunda 12 Eylül darbesini yapanlarla ilgili dava açamaz. Ancak toplumsal bir baskı, sivil toplum örgütlerinin bu konuyu gündeme getirmesi ile darbeye teşebbüs edenlerle birlikte, darbeyi yapanlar da ayrıca yargılanabilir. Bu süreç beni bu açıdan çok ümitlendirdi. Sonuçta, darbeye teşebbüs edenler içerde ama darbeyi yapanlar dışarıda olursa bu toplumun vicdanında adalet yerini bulmaz."
12 Eylül darbesini yapanların tutuklanıp cezaevine atılmasının önemli olmadığını, önemli olanın ardında yüzbinlerce mağdur bırakmış olan bu darbenin de yargılanması gerektiğini belirten eski Savcı Kayasu, "Bizim savcı olarak görevimiz suçu kim işlerse işlesin bunun karşısında kayıtsız kalmamaktır. Bu dava AKP'nin kapatılması ile ilişkilendiriliyor. Son derece yanlıştır. Ergenekon soruşturması bir yıl önce başladı. Ortada dava yoktu. Şimdi çıktı. Bununla onu ilişkilendirmek son derece yanlış ve akıldışıdır. Türkiye Cumhuriyeti Savcıları siyasilerin emir eri değildir" diye konuştu.(ANKA)


(haber.com siitesinden alıntı bir yazıdır.)

kenan evren

GÖREV SÜRESİ

12 Eylül 1980-8 Kasım 1982 DEVLET BAŞKANI
9 Kasım 1982-9 Kasım 1989 CUMHURBAŞKANI


1918 yılında Manisa ilinin Alaşehir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Alaşehir, Manisa, Balıkesir ve İstanbul'da sürdürdü ve Maltepe Askerî Lisesi'ni bitirdi. 1938 yılında Kara Harp Okulu'nu, 1949 yılında Harp Akademisi'ni bitirdi. Topçu subayı ve Kurmay subay olarak Silahlı Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde görev yaptı. Dokuzuncu Kore Türk Tugayı'nda, önce Harekât ve Eğitim Şube Müdürlüğü, sonra Kurmay Başkanlığı görevlerinde bulundu. Tuğgeneralliğe yükseldiği 30 Ağustos 1964 gününden başlayarak, Silahlı Kuvvetler'in bütün komuta kademelerinde ve üst rütbelerde görevini sürdürerek, Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan sonra, 7 Mart 1978'de Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Bu görevi sırasında, 12 Eylül 1980'de yapılan askeri müdahale ile, diğer görevleri yanında Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.

7 Kasım 1982'de halk oyuna sunulan ve kabul olunan Anayasa ile, Türkiye'nin yedinci Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 9 Kasım 1989 gününde, görev süresini tamamlayarak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldı. 1944 yılında Sekine Hanım'la evlenen Kenan Evren üç çocuk babasıdır.

12 eylül darbesi

12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, Türkiye'de, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü.12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. Bu durum, siyasi partilerin sürekliliği konusunda tarihsel sorunlar yaşayan Türkiye'de siyasi temsilin demokratikleşmesi önünde yeni bir engel oluşturdu, siyasi gelenekler geçici de olsa alt-üst edildi.



Siyasi iktidarsızlık


12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı'nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi.


Ekonomik iktidarsızlık


12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı ve işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile yoğunlaştı.



Siyasal ve toplumsal şiddet olayları


Sağ - sol gerginliği bireysel ve kitlesel siyasi cinayetleri besledi.Emniyet Teşkilatı bile mensupları arasında kurulmuş olan Pol-Bir ve Pol-Der dernekleri diye ikiye bölünmüştü. Sağ ve sol siyasi hareketin önde gelen temsilcileri ve tanınmış birçok kişi sağ ve sol gruplara mensup militanlar tarafından öldürüldü. Darbe öncesinde siyasi cinayetlerin sayısı her gün 30'a yaklaşıyordu.


Dış siyaset etkenler